HİCRİ YILBAŞI

2023 Hicri Yılbaşı duası nedir? Hicri Yılbaşı namazı nasıl kılınır? Muharrem ayının ilk gecesi okunacak dua! Türkçe, Arapça okunuşu....

Yeni Fetih

 

"Hicri Yılbaşında hangi namaz kılınır, yapılacak ibadetler nelerdir?" sorusunun cevabı merak konusu oldu. Hicri yılbaşı bu yıl 19 Temmuz akşamı idrak edilecek. Pek çok kişi bu önemli günü dua ve ibadetlerle geçirecek. İşte Hicri yılbaşı namazının kılınışı ve okunacak dualar...

 

HİCRİ YILBAŞI DUASI TÜRKÇE OKUNUŞU

Elhamdülillâhi Rabbilâlemîn. Vessâlatü vesselâmü alâ seyyidinâ Muhammedin ve alâ âlihî ve sahbihî ecmaîn. Allâhümme entel ebediyyül kadîm. El-hayyül kerîm. El-hannânül mennân ve hâzihî senetün cedîdetün es'elüke fîhel'ısmete minesseytânirracîm. Vel'avne alâ hâzihinnefsil'emmâreti bissûi vel-iştigâle bimâ yukarribunî ileyke yâ zel'celâli vel'ikrâm. Bi rahmetike yâ erhamerrâhimîn. Ve sallallâhü ve selleme alâ seyyidinâ ve nebiyyinâ Muhammedin ve alâ âlihî ve sahbihî ve ehl-i beytihî ecmaîn.

HİCRİ YILBAŞI DUASI ANLAMI,MEALİ

Bütün hamdler alemlerin Rabbi olan Allah-ü Teala'ya mahsustur. Salat ve selam bizim efendimiz olan Muhammed (SAV)'in alinin ashabinin ve cümlesinin üzerine olsun. Kendinden evvel hiçbir varlik olmayan. Varligi, Hayati, Kullarina Keremi Ziyade-merhameti, nimetleri, bagislamasi sonsuz ve devamli olan yalniz sensin Allah'im. Iste bu yeni yildir ki: Bu yil boyunca huzurundan kovulmus seytandan korumani ve daima kötülügü emreden nefsime galib olmam için yardimini ve beni sana yaklastiran islerle mesgul olmami senden dilerim ey Celal ve ıkram sahibi Allah'ım. Ey merhametlilerin en merhametlisi rahmetinle Allah'ü Teala efendimiz ve Nebimiz olan Muhammed (s.a.v)'e, aline, ashabina, ehli beytine ve cümlesine salat ve selam etsin.

 

 

HİCRİ YILBAŞI NAMAZI NASIL KILINIR?

Muharrem ayının biri ile onu arasında bir defa olmak üzere, 2 rekatte bir selam vererek 6 rekat Namaz kılınır.
Bu namaz akşamla yatsı arasında kılınır. Bu vakitte kılınamadığı takdirde yatsıdan sonra da kılınabilir.

"Niyet eyledim ya Rabbi senin rızai şerifin için namaza. Her hangi bir komşumun ve din kardeşimin veya herhangi bir kimsenin bana hakkı geçmiş ise , bu hakkın ödenmesi için, Allahu Ekber …"

1. Rekatta: 1 Fatiha, 1 Ayetül kürsi, 11 İhlası şerif,
2. Rekatta: 1 Fatiha, 10 İhlası şerif.
3. Rekatta: 1 Fatiha, 1 Elhakümüttekasür , 11 İhlası şerif.
4. Rekatta: 1 Fatiha, 10 İhlası şerif
5. Rekatta: 1 Fatiha, 3 Kul ya eyyühel kafirun, 11 İhlası şerif.
6. Rekatta: 1 Fatiha, 10 İhlası şerif, okunur.

NAMAZDAN SONRA DUA EDİLİR

Muharrem ayının birinden onuna kadar 10 gün oruç tutmak ve 10'uncu gün aşure pişirmek faziletli ibadetlerdendir.

Bunun yerine getirenlerin Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin Efendimizle cennete girecekleri ümit edilir.

Bu on günlük orucu tutamayanlar, mümkünse 8, 9 ve 10'uncu günleri oruç tutmalıdırlar.

Resulullah Efendimiz 9'ncu günü seferde bulunuyorlardı. o bakımdan yalnız onuncu günü oruç tutmuşlar ve " sağ olursak gelecek sene 9'ncu günü de tutarız" buyurmuşlardır.

Muharrem ayı 9 ve 10. günü teheccüd vakti kılınacak namaz

Muharrem'in 9. ve 10. geceleri birer tesbih namazı kılmalıdır. Yine 9. 10. geceleri teheccüd vaktinde rızai ilahi için 4 rekat namaz kılınır. Her rekatta 50 şer İhlası şerif okunur.

Teheccüd vakti: Öğle vakti gündüzün hagi saatinde giriyorsa, gecenin o satinde de teheccüd vakti girmiş olur.

İslâm'dan önce Arabistan'da yaşayan Arapların belli bir takvim ve tarih sistemleri yoktu. Tarih tesbiti bazı büyük ve önemli olaylar esas alınarak yapılıyordu. Meselâ eski Araplar önemli savaşların yapıldığı zamanları tarih başı kabul ederlerdi. Bunlar arasında Husus Harbi, Ficar Savaşı ve Zikar Günü gibileri pek meşhurdu. Son olarak da "Fil senesi" ismini verdikleri yılda Yemen Kralı Ebrehe'nin ordusuyla birlikte Mekke üzerine yürüyüp Kabe'yi yıkmak istediği hadise, takvim başı olarak kabul görüyordu. Bu olay Peygamber Efendimizin dünyaya teşriflerinden 54 gün önce meydana gelmişti.

Ay hesabına göre, Arapların kullandığı on iki ay sırayla şunlardı: Muharrem, Safer, Rabiülevvel, Rabiülâhir, Cemaziyelevvel, Cemaziyelâhir, Receb, Şaban, Ramazan, Şevval, Zilkade, Zilhicce.

Araplar bu on iki ayı sırayla takip etmekle birlikte senelerin sayısında ihtilaf ediyorlardı. Çünkü belirli bir takvim başlangıcı esas alınmıyordu. Genellikle o zaman göçebe bir hayat yaşamakta olan Arap kabilelerinin belki de buna pek ihtiyacı yoktu.

Fakat ne zaman ki İslâmiyet geldi, kısa zamanda birçok beldeleri hâkimiyeti altına aldı. Bütün kurumlarıyla bir İslâm devleti kuruldu. O zaman bir takvim ihtiyacı da vazgeçilmez bir hal aldı. Çünkü idari işleri düzenlemede birçok aksaklıklar sırf bu yüzden meydana geliyordu.

Rivayete göre, bir seferinde Hz. Ömer (r.a.) halife iken kendisine bir borç senedi getirildi. Alacaklı ile borçlu bu senedin tarihi hakkında anlaşmazlığa düşmüşlerdi. Alacaklı senedin üzerindeki "Şaban" ayı yazısının bu yıla ait olduğunu söylerken, borçlu gelecek yıla ait olduğunu iddia ediyordu.

Bu ve bunun gibi karışıklıklar üzerine Halife Hz. Ömer danışma kurulunu topladı. Meseleyi onlara anlattı, bir tarih tesbitinin gerekliliğini ortaya koydu.

Bunun üzerine Ashab arasında bu mesele görüşüldü. Çeşitli teklifler ileri sürüldü. Bazıları diğer milletlerin tarih ve takvim başlangıçlarını teklif etti.

Sa'd bin Ebi Vakkas, Resulullah Aleyhissalâtü Vesselamın vefatının tarih başlangıcı olmasını, Hz. Talha da (r.a.) bi'setin, yani peygamberlik vazifesinin Allah Resulüne verilmesinin esas alınmasını teklif etti.

Hz. Ali'nin (r.a.) teklifi ise, Hicretin tarih başlangıcı olarak alınması idi.

Bu arada bazı Sahabiler, Peygamber Efendimizin doğum tarihinin esas alınmasını ileri sürmüşlerdi.

Bütün bu teklifler görüşüldü, gözden geçirildi. Sonunda Hz. Ali'nin (r.a.) teklifi olan Hicretin tarih başlangıcı olması oybirliğiyle kabul edildi.

Bilindiği gibi, Hicret 12 Rabiülevvel 622'de gerçekleşmişti. Ancak Araplarda ötedenberi Muharrem ayı sene başı olarak kabul gördüğünden, aradaki iki aylık bir farklılık dikkate alınmadı. Böylece 1 Muharrem 622 tarihi Hicrî birinci yılın başı oldu.

Hicrî takvim, Kamerî aylara göre yapıldı. Ancak Hicrî sene güneş yılından yaklaşık on gün kadar daha az olduğundan güneş senesine göre otuz üç senede bir sene fark yapmaktaydı. Bu sebeple iş hayatında bazı zorluklar oluyordu. Bundan dolayı daha sonraları Rûmî takvim ismiyle bir güneş takvimi vücuda getirildi.

Namaz vakitleri ve tarım ürünlerinin zekâtı güneşe göre, oruç ve hac ibadetleri ise Kamerî takvime göre düzenlendi.

Nitekim Cenab-ı Hak Kur'ân-ı Kerimde Ay'ın insanlara takvimcilik yapma maksadıyla yaratıldığını, haccın vaktini bildirdiğini ifade buyurmaktadır. (1)

Diğer birçok teklif yanında Hicretin tarih başlangıcı olarak kabul edilmesi üzerinde biraz durmak lazımdır.

Öncelikle şunu ifade etmek gerekir ki, Sahabiler Hz. Ömer (r.a.) devrinde Müslümanlar için bir takvim tesbit ederken, daha birçok önemli olay arasından Peygamber Efendimizin Mekke'den Medine'ye göç ettiği tarihi esas almaları çok büyük bir önem arz etmektedir.

Diğer taraftan Hicret, İslâm inkılâbının bir dönüm noktası olmuştur. Hicrete kadar geçen dönem zulüm ve işkence altında yaşanan eşi görülmemiş bir sabır ve metanet devresidir. Hicret, bu sabır ve metanetin İslâmın kutsal değerlerine olumsuz etkilerden başka birşey getirmeyeceğinin anlaşılması ve Cenab-ı Hakkın izniyle gerçekleşmiştir.. Böylece Hicret basit bir göç hadisesi değil, İslâmı kurtarma taktiği ve onu daha geniş kitlelere yayma idealinden kaynaklanmaktadır.

Gerçekten Hicretle hem Müslümanların hayatları kurtulmuş, hem de şahıslarında İslâmiyet kurtulmuştur. Yeni bir çevrede, yeni bir dostluk ve kardeşlik muhitinde yeni mü'minlerle kısa zamanda güçlenme imkânına kavuşmuştur.

Hicret eden mü'minlere "Muhacirler" ismi verilmiş ve bunların faziletleri ifade edilmiştir. Bu sebeple Hicretin İslâm tarihinde yeri büyüktür. Herkes bu fazilete sahip olma arzusunu içinde taşımıştır.

Bunun içindir ki, Peygamber Efendimiz Aleyhissalâtü Vesselam Hicretin sadece Mekke'den Medine'ye göç eden mü'minlere bağlı bir fazilet olarak kalmaması, daha sonraki insanların da bundan nasiplenmesi için "Hicret"i önemli bir İslâmî kavram olarak değerlendirmiştir:

"Gerçek muhacir, Allah'ın yasakladığı şeylerden kaçınan, onları terk eden kimsedir." (2)

"Hicret, kötülüğü terk etmendir." (3)

"Gerçek muhacir, hata ve günahları terk edendir." (4)

"Gerçek muhacir, Allah'ın üzerine haram kıldığı şeyleri terk edendir." (5)

Bir seferinde hicretin en faziletlisinin hangisi olduğu sorulduğunda, Resulullah Aleyhissalâtü Vesselamın verdiği cevap şu olmuştur:

"Rabbimin hoşlanmadığı şeyleri terk etmendir." (6)

Görüldüğü gibi Hicret mü'minlerin hayatında sadece belli bir tarih olayı olarak kalmamış, bir irşad kavramı olarak da varlığını devam ettirmiştir. Şu hadis-i şerif bir gerçeği çok daha açık ifade etmektedir:

"Mekke fethinden sonra hicret yoktur, ancak aynı derecede sevap olan cihad ve iyi niyet var. Cihada çağrıldığınız zaman severek koşun." (7)

Bu sebepledir ki, Sahabiler tarih tesbitinde Hicret üzerinde görüşbirliği içindedirler. Müslümanlar o günden bu güne yılbaşını bu eşsiz olaya dayandırarak gelmişlerdir.

O günden bu güne 1400 yıl geçti. Dalâletten hidâyete, zulmetten nura, şirkten tevhide, günahtan sevaba, sebeplerin karanlık perdelerinden Allah'ın yüce Kudretine hicret edip iltica eden milyarlarca Müslüman muhacir dünyayı şereflendirmiştir.

İslâmın 15. asırda 1 milyarın üzerinde Müslüman aynı davaya gönül vermekte ve hicret kervanı Kıyamete doğru bir çığ gibi akıp gitmektedir.

(1) - Bakara Suresi, 189.
(2) - Buhari, Rikak: 26.
(3) - Müsned. 4:114.
(4) - Ibni Mace, Fiten: 2.
(5) - Ebu Davud. Vitr: 12.
(6) - Müsned. 2: 160, 191.
(7) - Müslim, imaret: 85.